İnananların inkarcılara
söylediği “Düşen uçakta ateist olmaz” diye bir söz var. Ölüm korkusu gelince
insanların iman etmesi Allah’ı bulması ile ilgili söyleniyor. Ben bu söze
katılmıyorum. Düşen uçakta da, selde de, deprem anında da, ölüm anında da ateistse
yine ateist olarak kalacaktır insanlar. Genelde ateistler bu sözü "Ben
düşen uçakta da ateistim lan, delikanlıyım, kimseye yalvarmıyorum, var
mı?!" şeklinde cevaplayıp sözde bu cümleyi kuran inananları mat
ettiklerini düşünüyorlar.
Aslında işin özü şu: İstersen hayatının her anını Allahsız olarak yaşa Allahsız olarak öl, sonunda yok olup herkes gibi yokluğa gideceksin. Hadi güle güle...
Zaten düşen uçakta iman eden
adamın imanından bir hayır gelmeyecek. Yani o aslında "Allah'ım yardım et,
bizi bu uçaktan kurtar" dese de yine ateist olarak kalmaya devam edecek.
Çünkü o anda can havliyle böyle söylenmesinin Allah için bir değeri yok. Bu
sadece, canı kendince kıymetli olduğundan, olmadığını düşündüğü Allah'a karşı bir
ikiyüzlülükten ibaret.
Ve israiloğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu,
azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce
şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah
yok. Ben de O'na teslim olanlardanım."
"Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş, bozgunculardan
olmuştun."
Yunus suresi, 91-92
Firavun da müşrikin önde
gideni olarak boğulma anında Allah'a iman ettiğini söylüyor ama bu Allah için
bir şey ifade etmiyor. Allah, iş işten geçtikten sonraki yakarışlarla pek
ilgilenmiyor.
Denizde size bir zorluk dokunduğunda, o'nun dışındaki tüm
yalvardıklarınız ortadan kaybolur. Fakat o, sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz
çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.
İsra suresi, 67
Herhangi bir zorluk anında -inansın
inanmasın- insanların ister istemez Allah'ı anması, Allah'tan yardım dilemesi
de bence Allah'ın bir başka varlık delili. Allah tarafından sonsuza dek
kendisine muhtaç olacak şekilde yaratıldığımızın bir başka göstergesi. Bunu bu
hayatta görmezden gelenler olsa bile bu gerçekle ahirette yüzleşecekler.
Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi,
içindekileri hoş bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler. Bir kasırga
çıkıp, onları her yönden dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını anladıkları
anda ise dini sırf Allah'a has kılarak, “Bizi bu tehlikeden kurtarırsan
andolsun şükredenlerden olacağız” diye Allah'a yalvarırlar.
Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden
yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu hayatın menfaati
için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin aleyhinizedir. Bir süre
sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Yunus suresi, 22-23
İnsanların dönekliğinden söz
eden bu ayetlerden sonra bir de son anda yapılan tövbenin kabul olup olmadığına
bakalım:
Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle
kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin
tövbesini kabul eder. Allah alîm'dir, hakîm'dir.
Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm
geldiğinde, "işte şimdi tövbe ettim" diyenler için tövbe yoktur.
Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine biz korkunç bir azap
hazırladık.
Nisa suresi, 17-18
Allah, aklı ve vicdanı
çalıştırarak samimi bir teslimiyet istiyor. "Yaratmış olan bilmez mi" diye soran Allah, elbette kimin ne
olduğunu en iyi şekilde bilendir. O nedenle, hem inananların inkarcılara
"Düşen uçakta ateist olmaz" demesi, hem de inkarcıların bu söze cevap
yetiştirmesi gereksizdir. Düşen uçakta, batan gemide, takla atan otomobilde,
ateist olur elbet. Öyle iki Allah demekle insanlar iman etmiş olmuyorlar.
Önemli olan zordayken de, her şey yolundayken de inancı hayata
yansıtabilmektir. Yoksa zorluk dokununca Allah'ı anıp, zorluk geçince eski
nankörlüğe dönmekle Allah'a teslim olmuş olmuyoruz.
Sahip olduğunuz her nimet allah'tandır. Sonra size bir
zorluk dokunduğu zaman yalnız o'na yakarırsınız.
Sonra da zorluğu sizden kaldırdığında, içinizden bir
zümre kendi rablerine hemen ortak koşuverir.
Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi
faydalanın, yakında bileceksiniz.
Nahl suresi 53-55